28 Temmuz 2013 Pazar

Deli Gömleği ile Merak Giderdik

Sert müziğe alternatif bakış açısı getiren Deli Gömleği'ne merak ettiklerimi sordum, yanıtladılar. Özver Yılmaz teklifimi kabul etti ve hazırladığım soruları grup üyelerine ulaştırdı. Online olmadığı halde okumaktan zevk aldığım bir röportaj oldu. Kim bilir belki ileride konser arkası anları iletirim sizlere, daha sıcak, daha samimi... :) -Rozerin



1- İsim gayet güzel. Beni için çok önemli anlamları var. Peki deli gömleği kurulurken isim için ilham nereden geldi?
Ö: İsmin bir anlamı yok aslında. Eski basçımızla barda oturmuş isim arıyorduk, sonra aklımıza Özgür (Manga) geldi, deli mi olsa acaba dedikJ sonra bir şekilde deli gömleği oldu.
2- Grup tarihinde çok fazla üye değişimi var. Değişimin bu kadar çok olmasının asıl nedenleri sizce neler?
M: Aynı müziği aynı özveriyle yapacak doğru kadroyu bulana kadar arayış sürüyor genelde gruplarda.
B: Zamanın, hayatları şekillendiriyor olması olabilir. Ayrıca hem hissedilen müziğin hem de yaşanan arkadaşlığın birbirini çekmesi de olabilir.
3- Özver kurucu üye, Mehmet ve Berkhan nasıl dahil oldu Deli Gömleğine? 
M: Ben beste çalabileceğim bir grup arıyordum ve internette ilan vermiştim. Aynı dönemde Deli Gömleği de davulcu arıyormuş. O şekilde Özver’le tanıştık ve prova yapmaya başladık.
B: Berkhan, Yahya'nın gruptan ayrılmasıyla Mehmet'in çağrısına kulak vermiştir.
4- grup çalmak için düzenli bir aralıkla buluşuyor mu?
M:Sabit bir program yapmıyoruz. Albüm kaydı, konser gibi bir durum olursa planlıyoruz sadece. Onun dışında genelde çalmak istediğimiz zamanlarda prova yapıyoruz.
B:Yoğun aylarda haftada birkaç kez olabiliyor. Genellikle düzenli buluşuruz, çalarız, eğleniriz.
5- üyelerin deli gömleği dışında uğraştığı bir iş veya yan proje var mı? 
Ö: Bu aralar çeviri yapıyorum.
M:Ben grafikerlik yapıyorum.
B: Öğrenciyim.
6- sizce deli gömleği nasıl bir kitleye hitap ediyor?
Ö: Açık fikirli.
M: Az ve öz bir kitleye hitap ediyoruz ilk olarak. Yaptığımız müzik kimilerine göre “sert” olduğu için dinleyicinin bir bölümü eleniyor maalesef. Dinlemeyi tercih edenler de müzikte ve sözlerdeki o sertliği benimsemiş, ne anlattığımızı anlamaya çalışan insanlar zaten. Yalnızca kulağa hoş gelen popüler işleri benimsemiş bir kitleden daha fazlasına hitap ediyoruz aslında, olay yalnızca rakamlar değil.
B: Eleştirel bakış açısı olan bir kitleye.
7-Zaman sonrasında hemen Rusya turnesine çıkmanız Rusya'da Türkiye'ye nazaran daha büyük bir hayran kitlesine sahip olduğunu düşündürdü bana, doğru mu düşünüyorum? (Doğru ise sizce neden?)
M:İlk Ukrayna turnesinde iyi tepkiler alınca “Zaman” için de yurtdışında turne yapma fikri gelişti. Ukrayna ve Moldova’yı kapsayan ikinci turnede yine motive olup geri döndük. Yurtdışında daha büyük bir hayran kitlesi var diyemeyiz ama kesinlikle daha aktif bir hayran kitlesi var. 2012’deki konserde tesadüfen bizi izleyip takip etmeye başlayan, 2013 turnesinde çaldığımız barlara gelip tanışan insanlar oldu. Başka bir dilde başka bir ülkeden gelip müzik yapıyorsunuz, büyük bir hayran kitlesi edinmek için süreklilik sağlamak gerek, zamanla o da olur belki.
B:Ukrayna'da müziğimizi seven bir kitle oluştu fakat bunun yanında yaptığımız işe saygı duyulması, değer bulması bizi mutlu eden etmen olmuştur.
8- deli gömleğinin en büyük hayali?
Ö: Her yerde, devamlı konser verebilmek.
M:İnsanların “müzik” dinlemesi ve canlı müzik, konser, festival kültürünün artık benimsenmesi…
B:Durmadan istediğimiz gibi üretmek.
9- yeni albüm planları veya başka başka projeler var mı ufukta?
M:Zaman albümü için 2. Klibi çekmeyi düşünüyoruz. Klibin çalışmaları sürerken bir taraftan 3. Albüm çalışmaları sürüyor, 2014 başlarında 3. Albümü yayınlamış oluruz muhtemelen.
B:Çok yakın zamanda üçüncü albüm için kayıtlara başlayabiliriz...
10- şarkılar oluşurken önce söz veya beste gibi bir sıra var mı? 
Ö: Eskiden genelde söz üzerine çıkıyordu şarkılar, şimdi tam tersi oluyor. Sebebini ben de merak ediyorum. Uzun bir tatile ihtiyacım var sanırım. J
11- sözler için en büyük ilham kaynağınız?
Ö: İnsan ve evren. Her şey.
12- deli gömleğinin unutamadığı bir konser anısı?
Ö: Kesinlikle Mehmet’in 4-5 metre yüksekliğindeki sahneden geriye düşüp, nasıl olduğunu hala anlayamadığımız bir şekilde aynı yerden geri tırmanması ve bunu bizim çalarken fark etmememiz.
M:Ukrayna’da Respublica Festivali’nde sahneden düşmemi ne ben, ne de tanık olan kimse unutmadı, unutamayacak.
B:Mehmet'in sahneden uçması ve tekrar davul taburesine çıkması:)
13- Zaman müzik marketlerde yok sanırım (en azından D&R'da aradım) Turkcell müzik dışında albümü dinlemek için başka bir seçenek var mı? 
M:Zaman’ı dijital olarak çıkardık, müzik marketlerde satışı yok. Online olarak Turkcell Müzik dışında Soundcloud üzerinden dinlenebilir.
B:Konserler en sıcak ve gerçek fırsatlar.


18 Temmuz 2013 Perşembe

DELİ GÖMLEĞİ



Ben bir müzik gurmesiyim. Bunu içimde azıcık bir şüphe olmaksızın söylüyorum. Farklı kaynaklar aracılığıyla aylık güncellenen müzik havuzu oluşturup saatlerimi müzik dinlemeye ayırmak en büyük zevklerim arasında. Havuzun şarkıları genelde ses getiremeyen veya henüz albüm çıkarma fırsatı elde edememiş sanatçılar veya sanatçı gruplarından oluşur. Bazen ses getirmiştir grup ama o ses bana geç ulaşır. Havuzumda tanışırız. Müzik gurmeliği zor iş, kulaklarınız adam akıllı şarkı ararken korkunç coverlara, bir şeye benzemeyen kayıtlar dinliyorsunuz ama bazen iyi işler çıkmıyor değil.
Yine gurmeliğim tutmuş, saatlerce müzik dinleme ayinime başlamıştım. Kötü bir havuz olmuştu bu sefer ki, “kaliteli şarkı” sayısı yok denecek kadar azdı. Yine de uykum yoktu ve tüm geceyi müzik dinleyerek geçirmeyi planladığım için başka işimde yoktu, haybeye dinliyordum sırayla. Birden Özver Yılmaz’ın sesi ile irkildim. Bir Milyon Baloncuk sözleri ile değil ama Özver Yılmaz’ın sesiyle vurdu beni.“Kim ki bunlar?” diyerek bir güzel araştırdım grubu.
Edindiğim bilgiler hoş şeylerdi, grubun Ankaralı olduğunu doğru tahmin etmiştim. 99 yılında kurulan grup b dolu demo kayda rağmen ilk albümünü 2011’de kendi isimleriyle yayınladı. İkinci bandrollü albüm ise bu yılın başlarında dinlemeye hazırdı. Turkcell müzik’te iki albüme de ulaşabilirisiniz. Grubun yaptığı müzik alternatif rock diye kesilip atılabilir ama içinde grunge kokusu da alıyorsunuz, punk rock da. Grubun kuruluşu ile ilk albümü arasında 10 yıl gibi bir süre olunca “ex-üye” listesi de baya kalabalık oluyor. Bu kalabalığa maNga’nın Özgür’ü ve Zaman Makinesi’nden Emrah Tomsuk eşlik ediyor.
Grubu tanımanız için buyurun en sevdiğim 6 şarkıları (herhangi bir sıraya dizmedim);
Bir Milyon Baloncuk
Disko
Zaman
Kuyu
Yalnızlığım
Yalanlar söyle
Daha çok bilgi için takipte kalıp bu sitelere göz atabilirsiniz;
http://tr.wikipedia.org/wiki/Deli_G%C3%B6mle%C4%9Fi_(m%C3%BCzik_grubu)
https://www.facebook.com/deligomlegi?fref=ts
-Rozerin

16 Temmuz 2013 Salı

Şebnem Ferah - OD


Dile kolay 7. albüm! Çıkışını iple çektim. 4 yıl şebnem için düşününce çok ama eski bir maNga fanı olunca öyle fazla gelmiyor :p yine de şeboist gözüyle bakınca “bir daha şebositlere yapma bunu şebnem” diyorum. Dalga kısmını geçersem 4 yılın meyvesi çok güzel alınıyor albümde. (Not; yazının kalan kısmı arkada OD çalmadan okunursa tadını tam alamazsınız) İlk klip ‘Birileri Var’ için geldi. Bence çıkış için hoş parça. Gerçi diğer şarkılardan birini seçse yine aynı şeyi derdim çünkü albüm genel olarak on numara beş yıldız olmuş.
Albüm açılışını ‘Kalbim Mezar’ yapıyor. Gitalar şahane, açılış için müthiş seçim. Ruh halini iplemeyip dinletiyor kendini. Dinleyen kişiyi alıp götürecek bir albüm olduğunu müjdeliyor gibi. Birileri Var ilk klip şarkısı demiştim. Nakarat ağıza yapışıp kalıyor. Sosyal mesaj içerikli şarkı çıkış için hoş parça. Sonrasında gelen OD sosyal açıdan bir başka vuruyor. İstediğin yere çekebilirsin sözleri aslında ama Birileri Var sonrası aşk ve Savaş Boyası öncesi olunca dinleyiciye eski sevgiliyi pek hatırlatmıyor. Ha isteyen Savaş Boyasını’da çeker istediği yöne. Sesleniş var orta da ama kime olduğu belli değil. Arkasından ‘Bin Yıldır’ geliyor. Bu albüm içinde çok yükselmez çünkü baş yapıtlarla dolu albümde fazla ortaya çıkmıyor gibi. Yine de boş bir şarkı mı? Hayır. Günün birinde harika bir akustik olabilir elbette. 
Ya Hep Ya Hiç konserlerin baş tacı. Enerjiyi yüksek dozdan veren bir şarkı olmuş. Arkasından gelen Utangaç yavaş bir nabız ile başlayıp nakaratta patlıyor, sizi sonraki şarkı ‘Yarım’a hazırlıyor. Yarım albümün baş yapıtı! Alt yapı, gitar, vokal, ses ne arasan var. Hepsi kusursuz. Ekibini sık değiştirmeyen şebnem ve ekibi uyum içinde. Gitarlar dersen Metin Türkcan’a bu albüm için kocaman alkış. Sözler ise en çok bu şarkı da vurdu beni. ‘Yarım’ bir kere replay tuşuna basılmadan dinlenebilen bir şarkı değil. Girdap hareketli tınlıyor ama ‘Yarım’ sonrası fazla sönük. Sonuçta bu CD bitecek ve Yarım etkisinde çıkış yaparsanız gerçek dünyaya atabtasyon zor olur. Böyle de ince düşünmüş şebnem :) Kapanış Nazım Hikmet’in yazdığı Cem Karaca cover’ı ile geliyor. Yakışmış mı? Evet.
Albüm ilk başta sevilmiyor. Şebnem daha iyisini yapmıştı, bu sefer olmamış, diye düşündüm ilk seferde. Sonra anladım ki ‘OD’ tekrar tekrar sindire sindire dinlenmesi gereken, dinledikçe keşfedilen bir albüm olmuş. Dinlemeyen kalmasın. Her eve lazım bu albüm.
-Rozerin

Melis Baştuğ ile Röpörtaj

Bizim blogumuzdan bir şekilde haberiniz varsa Dream Tv izleyici olma ihtimaliniz çok yüksek.Ben ve Rozerin bu ihtimali düşünerek yıllardır Müzik Hattı’nı,şimdilerde ise Cafe Pop’u sunan Melis Baştuğ ile bir röportaj yaptık.Biraz Blue Jean’den soru çalmaca biraz merak edebileceklerinizden  sorduk.Size de okumak kaldı :) -röpörtaj; Şeyma 

Sunuculuk nasıl başladı? -R
 >Deneme çekimi yapıldıktan sonra, 2003 Mayıs. Dream Tv yayın hayatım başlamış oldu ;)))

-Hayatını değiştiren bir grup/sanatçı var mı ?

>System of a Down


-Seni yıllardan beri T-Rock temsilcisi olarak görüyoruz. Peki kendini en yakın hissettiğin müzik turu hangisi? 
>Progressive hard rock ve electro house trance müzik gruplarını hep sevmişimdir ama bana en yakin olan trance müzik.

-Trance müzik konusunda senin için en iyi olan ilk 3’ü alabilir miyiz?-R

>David Guetta,Armin Van Buren birde elektronik müzik olarak Daft Punk derim.

-Türkçe rockı bize öğrettiğini düşünen bir kesim var ki bende bu düşüncedeyim.Bu konu hakkında  senin düşüncen ne ?
>
Böyle düşünüyorsanız ne mutlu bana. Payımın olduğunu düşünüyorum tabii ki ama müzik hattı seyircisinin düşüncelerine ve isteklerine çok önem de veriyordum röportaj olsun çalınan şarkılar olsun akışları seyircinin isteğine göre yapıyordum röportajları seyircinin isteğine göre ayarlıyordum

-Hayatımda çok büyük bir etki yarattı diyebileceğin bir kitap var mı?

1-Secret 2-Masumiyet Müzesi

-Hayatının geri kalanında sadece bir sanatçıyı/grubu dinleyebilecek olsan hangi isim olur bu?

>sadece bir isim mi?

-evet 
>çoook zorrr 

-Bende bu soruyu yazarken bu cevabı vermiştim içimden 

>Ama Şebnem Ferah derim son kararım :)))

-Yıllardır müzik hattında çok farklı bir kesime hitap ederken şimdi cafe popta tümü ile bambaşka bir kesime hitap ediyorsun Zorlukları oldu mu bunun ve ya çok göze batan farklar?

>Evet bambaşka bir kesim haklısın. İlk iki hafta çok zorlandım sonuçta farklı türde bir müzik ve yeni doğmuş bir program Müzik Hattında Haykocular, maNgacılar, Dumancılar vardı, Cafepop programında ise Sinan Akçıl, Murat Boz,Murat Dalkılıç, Hadise ve Demet Akalın fanları çok fazla
-Evet, şu an ki izleyici kitlesi bütünü ile farklı. Yeniden doğma kısmına da katılıyorum açıkçası biz bile zor alıştık

>Ama program artık oturdu konuk almaya başlayınca daha da iyi olacağına eminim müzik hattı seyircisi ilk hiç kabullenemedi bu durumu ama şimdi onlarda alıştı.
-Kesinlikle ama hala müzik hattı seyircileri izliyor seni ne kadar katılmasalar bile

>Evet ;)) günün sorusu bölümüne attıkları cevaplardan anlıyorum
-Programa rock müzisyenler konuk alınacak mi peki ?

>Kolpa, Gripin Emre Aydın Gokce Aydilge gibi isimler hard rock a kaçmadan ;))
-Onlarda bize yeter diyelim Hala iç çekiyoruz hala özlüyoruz ve unutulmayacak tarzdan bir programdı müzik hattı
katılıyorum üç nesil elimden geçti hehehe

-Gelip biri dese ki “5 şarkılık bir liste yapar mısın?" hangi şarkılar olur içinde? 
1-Şebnem Ferah-Sigara 
2-TNK-Elveda De 
3-Ayşe Saran-Mesafeler 
4-Manga-Ben Bir Palyaçoyum 5
-Duman-İçerim Ben Bu Akşam çok seçerdim ama 5tane olunca bunlar;))))

-müzik hayatının ve işinin içinde her hangi bir enstrüman çalıyor musun? Ne çalmak isterdin? -R

>çalmıyorum çalmak istesem kemanı seçerdim

-şimdi ki gruplardan hangisi ile bir müzisyen kimliğinde çalışmak isterdin? -R

>Manga ve Ozan çolakoğlu derdim

-düğününde kim sahne alsın isterdin? -R ( Blue Jean’den soru çalmaca :))) 

>Şebnem Ferah derdim

-Röportajın sonu geldi nokta olsun diye cenazende ne çalmasını isterdin? Diyerek bitirelim -R

>Hahahahah nasıl bir soru böyle

-Bunu da Blue Jeanden çaldım ( azıcık hastasıyımdır derginin tüm emekçilerinin + içeriğinin ) 

>Sadece sevdiklerim yanımda olsun ve ağlamamalarını isterdim nokta.
-Rozerin: mutlak sessizlik yani 

Şeyma: Bu Blue Jean sevgisi Rozerinde Doğu Yücel kaynaklı soru çıkar buradan Doğu Yücel okur musun?

>Evet Doğu Yüceli severim 

Rozerin: kendisi çok sevilesi bir yazardır zaten :)

-İlk göz ağrımızdı bu röportaj çok çok çok sağ ol

>Ben teşekkür ederim çok keyifliydi.

13 Temmuz 2013 Cumartesi

YABANCI HAYALET

Yürüyordum. Saatler olmuştu yürümeye başlayalı. Her adımda uzaklaşıyordum her şeyden sanki. Tek istediğim düşünmeden kulağımdaki melodi ile saatlerce yürümekti. Neler oluyordu? Artık hiç bir şey algılayamıyordum. Hafızamı yitirmiş gibiydim. Uzun süredir gözlerimle ayaklarımı takip ediyordum. Kafamı kaldırıp etrafa bakınca ağaçların arasında olduğumu fark ettim. Çok yorulmuştum. Boş bulunup dizlerimin üzerini yığıldım. İstem dışı gözlerimden yaşlar akıyordu. Birden hıçkırmaya başladım. Sesim ağaçların arasında yankılanıp, geri dönüp kulağımı çınlatıyordu. Kendimi kontrol etmeye çalıştıkça daha kuvvetli bir isteri nöbeti ile karşı karşıya kalıyorum. Sonra karanlık yavaşça beni içine çekti.
Bir ses duyuyordum. Gülüyordu. Bir komedi filmindeki en can alıcı esprinin yapıldığı andaki gülen seyirci topluluğu gibiydi içten gülüşü. Çok mu komikti? Veya komik olan neydi? Sesin sahibi her kimse bu halimden zevk mi alıyordu? Saçmalık. Bir şeyler söylüyordü.
- Uyandın mı? Kaç saattir uyuyorsun farkında mısın? Yüzü birden ciddileşti. Yaşı en az kırklarda gösteriyordu. Ama yirmili yaşlardaki bir gencin alaycı bakışları vardı gözlerinde. Sırtını ağaca yaslamış bir şekilde oturuyor olmasına rağmen boyunun kısa olduğu çok belliydi. Saçları ve gözleri simsiyahtı. Gülümsemek ile gülümsememek arasında duran yüz ifadesi ile sorular sormaya devam etti.
- Duymuyor musun beni? Cevap versene!
- Duyuyorum, evet. Sesim ağlamaklı çıkmıştı.
- Ne işin var burada? Şehir merkezinden ne kadar uzakta olduğunun bilincinde değilsin sanırım. O kadar çok yürümemiştim, ne kadar uzakta olabilirdim ki? Ayrıca neden burada olduğumu, buranın neresi olduğunu hatta kim olduğumu bile bilmiyordum. Ya da öyle hissetmek istiyordum.
- Bilmiyorum, dedim sonunda. Sesimi ben bile duymamıştım. Yine güldü. Sadece güldü. Bu sefer öfkelenmiştim.
- Komik olan ne? Bu cümleyi istemsizce söylemiştim. Ardından planlamadığım bir cümle daha çıktı ağzımdan:
- Ağlamaktan şişen gözlerim mi komik yoksa? Espri anlayışına bayıldım. Cevap yoktu. Boş boş bakıyordu. Bu öfkemi körüklüyordu. Buradan gitmeliydim. Bulunduğum bu yerden bilmediğim yeni yerlere gidecektim. Tam eğilmişken kolumdan sertçe tuttu. Canım yanmıştı. Konuşmaya başladı:
- Nereye gideceksin? Tamam, baştan başlayalım. Ben Doğa. Her gün insanlardan kaçar buraya gelirim. İnsanın olmadığı yerler daha huzurlu. Senelerden beri burada kimseyi görmemiştim. Seni görünce şaşırdım. Ne yaptığına bakmak için yanına geldim. Geldiğimden beri uyuyorsun ve ben buraya üç saat önce geldim. Burası uyumak için doğru bir yer değil. Burası çok tehlikeli. Bu sözleri bana onu dinlemem gerektiğini hissettirdi. Hem üç saattir baygın bir halde yatıyor muydum ben? “Uyumuyordum. Bayıldım sanırım. Neden oldu, neler oldu bilmiyorum." Açıklama bekler gibi bakıyordu yüzüme.
- Neden açıklama yapayım ki?
- Buna mecbursun, dedi. Bu kendini beğenmişlik değil miydi?
- Mecbur muyum? Haha çok komikti, deyip yeniden gitmeye yeltendim.
-Tamam tamam. Söylüyorum. Hayatın boyunca bir daha görmeyeceğin birinin yanında rahat davranırsın değil mi? Sana söz veriyorum beni bir daha görmeyeceksin. Anlat, hadi. “Beni bir daha görmeyeceksin " cümlesini söylerken acı çeker gibiydi sesi. İçimde bir güven yayıldı. Yavaşça oturup bağdaş kurdum. Gözlerimi kapattım. Kendi kendime konuşuyor gibi başladım cümleme:
- Haklısın. Seni bir daha görmeyeceğim. Sana her şeyi anlatacağım, sende beni anlayacaksın. Yardım edeceksin bana. Bir melek gibi, dedim. Sonra yavaşça gözlerimi açtım ve yüzüme en masum gülümsememi yerleştirip kafamı sola yatırdım."Ama ben açıktım önce yemek yesek?" dedim. Tepkisini ölçmek için gözlerimi ona dikmiş bakıyordum. Elindeki çalı ile toprağa bir şeyler yazıyordu. Dişleri gözükecek şekilde gülümserken başını bana çevirdi: “Tamam, ama her şeyi anlatacaksın söz mü?" dedi. Kendimden emin bir şekilde: “Tabi ki ” dedim. Az önceki zifiri karanlık yerini aydınlığa bırakıyordu. Yavaşça ayağa kalktım. “Adım Irmak. Bunu biliyorum. Sonra… Sanırım daha fazla şey bilmiyorum." deyip dudak büktüm. "Çok acayipsin." dedi çınlayan kahkahası ile beraber. “Dur dur hatırladım. Yalnız kalmak istiyordum." dedim. "İyi ama neden?" diye karşılık verdi. “Ben ailemi hiç görmedim. Yetimhanede büyüdüm. Sanırım olabilecek en kötü şartlardı. Dünyanın en berbat çocukluğuydu. Bir gün beni yanlarına çağırıp buradan gideceğimi söyledikleri an çok mutlu olmuştum. Daha güzel bir hayat beni bekliyor sanmıştım, yanılmışım. İnsan iyisini bekleyip kötüsüyle karşılaşınca sarsılıyor. Hele de çocuk olunca. Üvey anne-babam gerçekten beni hiç sevmiyorlardı. Sadece “yapmış gibi görünmek" için beni almışlardı. Tüm yaşıtlarım yetimhaneden geldiğimi biliyordu. Dışladılar, ötekileştirdiler. Sonra bir gün eve geldiğimde içeride daha önce hiç görmediğim bir kadın gördüm." Gözlerim dolmuştu. Yaşları elimin tersi ile sildim. “Senet diyordu. Ne kadar küçük olsam da senedin ne demek olduğunu biliyordum. Bir kaç yıl önce işin aslını öğrendim. Pınar -ikinci üvey annem- hiç evlenmemiş. Bir çocuğunun olmasını çok istiyormuş. Bu yola başvurmuş. " Birden susmuştum. “Ya sonra " dedi Doğa. “Artık bir şey yesek de öyle devam etsem?" dedim. Birden gözlerindeki duman dağıldı. Gülümsedi. “Tamam, hadi gel bakalım" dedi. Yemek yerken yeniden anlatmaya başladım. “Hep ötekileştirdiler beni. Çığlık çığlığa bağırdığım zaman bile kimse sesimi duymadı. Bu sabah uyandığımda Pınar’ın bana bir mektup bıraktığını gördüm." Cebimdeydi mektup. Doğa’ya uzattım cebimden çıkarıp.
“Irmak,
Senden, senin sorunlarından, depresyon hallerinle uğraşmaktan bıktım. Yurt dışına taşınacağım. Numaramı bile değiştireceğim. Ev senin olsun. Yeter ki seni bir daha görmeyeyim.
–Pınar”
 Doğa okuyunca tekrar konuşmaya başladım. “Hiç bir zaman maddi zenginlik istemedim. Tek bir dost istedim. Ama hiç olmadı. Olur mu? Bilmiyorum. Sanırım ölümüm bile böyle olacak. Tek. Acaba kim fark edecek? Kim bulacak cesedimi?" Hiç tepki vermiyordu. Bakıyordu. Ama farklı bir bakıştı. Beni anlıyordu. İlk kez biri üzüntüme ortak oluyordu. İçimde bir kıvılcım alevlenir gibiydi. Yemeklerimiz bittiğinde akşam olmak üzereydi. Konuşmuyordu. Ses yoktu. Ama güven veriyordu bakışları. Mutluydum. Belki de konuşup kendine bağlamaktan korkuyordu. Saatlerce yürüdük, yürüdük, yürüdük. Konuşmadan ama yanında birisinin olmasının verdiği güvenle. Sonunda bir kaldırıma oturduk. Yorulmuştum. Algılayabildiğim tek şey sayıklıyordum : " BENİ BIRAKIP GİTME, YALVARIRIM. " diye… Günün ilk ışıkları pencereden içeri doluyordu. Dün olanlar aklıma gelince yataktan fırladım. Tüm evi aradım. Yoktu. Gitmişti. Rüya mıydı? Ben rüya mı görmüştüm? Umutsuzca kendimi koltuğa attım. O an masanın üzerindeki fotoğrafı gördüm. Doğa ile dün çekilmiştik. İşte o an bir umut doldu içime. Belki bir daha gelmeyecekti ama var olduğunu bilmek bile yeterdi bana. Yaşamak için bunu bilmek yeterdi. Kendime bir söz verdim: “Yaşamımın geri kalanını onu bulmak için adamak, yaşamak için iyi bir neden olacak. " Susadığımı hissettim. Ama o arada fotoğrafta dikkatimi bir şey çekti. Gözleri yoktu. Uzun zamandır aç olduğum için yanlış gördüğümü düşündüm. Mutfağa giderken yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Mutluluk buydu. Tam buzdolabının kapısını açtığım sırada balkonun kapısından bir ses geldi. Koşarak salona gittiğimde masanın üzerinde bir not vardı. Notun üzerinde " Doğa’dan " yazıyordu. Resim etrafta yoktu. Aradım, bulamadım. Elime aldım notu ve okudum. " HAYALETİN HER ZAMAN YANINDA İNANMAN YETERLİ " Bu gözlerini fotoğrafta neden göremediğimi açıklıyordu. 
-Şeyma